GuidePedia

0

Süleymaniye Camiinin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti .O gün gelince İstanbul´un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti.Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu.

Fakat bunlar arasında bulu nan bir çocuk, "Aaa şu minareye bakın nasıl eğri!" diye bağırıyordu. Herkes de bakıyordu ama bir eğrilik görmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan´a kadar ulaştı. Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, "Yavrum hangi minare eğri göster bana" dedi. Çocuk da "İşte şu" diye minarelerden birini gösterdi. Mimar Sinan hemen adamlarını topladı. Uzun halatları biribirine ekletip minareye bağlattı. "Çekin yukarı doğru!" diye çektirmeye başladı. Çocuğa da, "Oğlum, bak bu minareyi doğrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoğru olunca haber ver" dedi.

Adamlar gerçekten düzeltiyormuş gibi çekiyorlardı. Çocuk bir süre sonra, "Tamam, minare doğruldu" diye bağırdı.İşçiler çekme işini bırakıp halatları çözdüler. Başından beri olaya tanık olan Sinan´ın ustalarından biri herkesin kafasını kurcalayan soruyu Mimar Sinan´a yöneltti:

- Ulu mimarbaşımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın

Mimar Sinan´ın cevabı inceliğin, anlayışın, hoşgörünün simgesi idi:

- Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını... Ama çocuğun kafasındaki "minare eğri" intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki çocuğun kafasındaki "eğri" kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, sonra gerçekten eğri olduğu şeklinde bir inanç yayılırdı.

Yorum Gönder

 
Top