Umeyr bin Hûmâm (R.A.)

<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM-tiVRS6wXs61YqS8YyyH81zKeLQq8ZsHghvGLftiIbc1as0R5nd6rX0N66iFQ9nz9sRijdYmn9NnaeQ6koRqFVqWd6cw7Sdiuw-kBBcSWaUVuPPfl6kDTX41lOF9bb0rMVbJ67wzMApF/s1600/Sahabeler153.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhM-tiVRS6wXs61YqS8YyyH81zKeLQq8ZsHghvGLftiIbc1as0R5nd6rX0N66iFQ9nz9sRijdYmn9NnaeQ6koRqFVqWd6cw7Sdiuw-kBBcSWaUVuPPfl6kDTX41lOF9bb0rMVbJ67wzMApF/s1600/Sahabeler153.jpg" width="640" /></a></div> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Mekkeli müşrikler, İslam nurunu söndürmek için ellerinden gelen her şeyi ya­pıyorlardı. Re­sû­lul­lah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ve müminlerin Mekke’de dinlerini rahatça yaşa­malarına müsaade etmemişler, Medine’deki hayatlarına bile mâni olmaya çalı­şıyorlardı. “İslam’ı yok etmek” emelindeydiler.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>O nuru Allah yakmıştı. O ağacın kökü tâ derinlere kadar kök salmıştı. Onun uğrunda malından, canından, her şeyinden vazgeçebilecek fedailer vardı. Bun­lar bulunduğu müddetçe düşman ne yapabilecekti?</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Bin kişi civarındaki kuvvetleriyle Bedir Kuyusu civarına kadar gelmişlerdi, ama karşılarında gözünü budaktan esirgemeyen Allah’ın arslanlarını bulmuş­lardı. Gerçi bu mücahitlerin sayıları azdı, ama onların sayılarından çok çok kuv­vetli imanları vardı. </b></span></span><br /> <br /> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgidU3Qk_f_nCzKigZkNmPEiZfxa7oYAJ6MquD6Iowyqqrg3yWLMNOKXTT0s0VNjOnsRKVDLXHEu7m8oIckMFgNaZCBG-xqvbn0x5vv35ci0M5Di06f_CWdf73dbj0sjgHd1u9bvjiT5cYM/s1600/kervan78c.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgidU3Qk_f_nCzKigZkNmPEiZfxa7oYAJ6MquD6Iowyqqrg3yWLMNOKXTT0s0VNjOnsRKVDLXHEu7m8oIckMFgNaZCBG-xqvbn0x5vv35ci0M5Di06f_CWdf73dbj0sjgHd1u9bvjiT5cYM/s1600/kervan78c.jpg" /></a></div> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Ölüme gülerek giden, inandıkları dava uğruna sadece mal­larını değil, en çok sevdikleri canlarını dahi esirgemeden verebilen insanlara ne yapılabilirdi? Müminler çelikten bir kale hâlinde imansız güruhun karşısına dikilivermişlerdi. Re­sû­lul­lah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) kesin talimatı veriyordu: “Hiçbiriniz emretmediğim müddetçe bir şey yapmasın.” Sahabiler can kulağıyla Re­sû­lul­lah’ı (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) dinliyordu. Hareketleriyle emirlerine amade olduklarını gösteriyordu. Müşrikler ise iyice yaklaşmışlardı. Re­sû­lul­lah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ikinci talimatını verdi: “Yer ve gökler genişliğinde olan cenneti kazanmak için hazırlanın!” Düşmanın elinde böylesine bir kazanç imkânı yoktu. Tatlı hayatlarını göz göre göre ölü­me atmak da akıl kârı değildi. Ama mümin için, kâfirin korkup ürper­diği ölüm, ebe­dî saadetin başlangıcıydı. Hele bu yolda ölüm, ölmek değil, ger­çek manada dirilmekti. Böylesine bir fırsat kaçırılır mıydı?</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Allah Resûlü’nün ruhlara can katan, kalpleri heyecanlandıran bu sözlerini duyduktan sonra daha beklenir miydi? Bunun ötesinde yer ve gökler genişliğin­de cennet vardı.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Ensar’dan birisi derhâl ileri atıldı. İşte bu, Umeyr bin Humam’dı. Duydukları kalbinde heyecan dalgaları uyandırmıştı. Hayal mi görüyordu, yoksa yanlış mı duymuştu?</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Resûllullah’a yaklaştı, bir daha sordu:</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>“Genişliği yer ve gökler kadar olan cennet mi dediniz, yâ Re­sû­lal­lah?”</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>“Evet.”</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Gönlü rahatlamıştı. Demek duydukları gerçekti, hayal değildi.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>“Ne iyi şey!” dedi.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Re­sû­lul­lah niçin böyle söylediğini sorunca da:</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>“Vallahi yâ Re­sû­lal­lah! Başka bir şey için değil, cennetlik olmayı arzuladığım için böyle söyledim.”</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Re­sû­lul­lah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem), “Zaten sen Cennetliksin.” buyurdu.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Umeyr’in elinde hurmalar vardı. Onlarla ayaküzeri karnını doyuracak, açlı­ğını giderecekti. Fakat bu sözleri duymasıyla okunu mahfazasından çıkarması bir oldu. Ağzından şu cümleler duyuldu:</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>“Eğer bu hurmaları yiyip bitirinceye kadar yaşarsam, geç kalmış olurum!”</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Daha sözlerini bitirmeden hurmaları yere fırlattı. Beklemeye zamanı yoktu. Allah için vuruşmalı, birkaç kâfiri tepelemeli, sonunda da muradı olan cennete girmeliydi. Üstelik Re­sû­lul­lah da onu müjdelemişti.</b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Çok geçmemişti ki Umeyr’in şehit olduğu görüldü. Ebedî hayatına Bedir’i bir köprü yapmış, Bedir kahramanları arasında yerini almış, hak dava uğruna feda­kârlığın en güzel bir örneğini verip arzuladığı âleme uçmuştu. [1] </b></span></span><br /> <br /> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Cenab-ı Allah, Umeyr bin Hûmâm Hazretleri'nden ve diğer tüm Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz'den razı olsun. Bizleri de şehitlik mertebesiyle müjdelesin. Bu mübarek Sahabe Efendilerimiz'in şefaatlerine nail eylesin bizleri... Amin. </b></span></span><br /> <div> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b><br clear="all" />___________________________________</b></span></span> <br /> <div id="ftn1"> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> [1]Tabakât, 3: 565.</b></span></span></div> </div> <div> <div> <span style="font-family: "Trebuchet MS",sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Yazar: Sahabeler Ansiklopedisi</b></span></span></div> <div> </div> </div>

Umeyr bin Hûmâm (R.A.)

Mekkeli müşrikler, İslam nurunu söndürmek için ellerinden gelen her şeyi ya­pıyorlardı. Re­sû­lul­lah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) ve m...

Devamı »