"Ashâb-ı Kehf" denilen imanlı gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı Yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş'tur. Bunlara da “Ashab-ı Yesar” denmiştir.
Hükümdarın Roma imparatorlarından Diocletian (284 - 305) (Gaius Aurelius Valerius Diocletianus) olduğu, ya da Domitianus (271-272) veya Decius (249-251) olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dakyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. Bu durum, yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim'de şöyle anlatılmaktadır:
"Hani, o yiğit gençler mağaraya sığındıklarında: 'Rabbimiz, bize tarafından rahmet ve merhamet ihsan eyle. Bizim şu içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmamız için, kurtuluş planımızı kolaylaştır.' demişlerdi." (Kehf Suresi 10. Ayet-i Kerime)
Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. Bu yiğit gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Kehf suresinde Cenâb-ı Allah, bu yiğitlerin 300 sene uyuduklarını ve buna 9 sene daha eklediklerini şu şekilde söylemektedir.
"Onlar mağaralarında üç yüzyıl ve buna ilâveten dokuz yıl kalmışlardır." (Kehf Suresi 25. Ayet-i Kerime)
Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur'an'da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur, geçen zamanın farkına varır ve alışveriş yaptığı (ekmek satın aldığı) esnada alışverişin maliyetini ödemek için cebinden para çıkarır ve satıcıya verir. Satıcı parayı görünce çok şaşırır ve kendisine verilen paranın çok eski yıllar öncesine ait olduğunu düşünüp, Yemliha'nın bir hazine bulduğunu zanneder ve Yemliha'yı askerlere ihbar edip, o zamanın hükümdarının yanına götürülmesini sağlar. Bu hükümdar gençlerin dinindendir. Yani, tek Tanrı'ya inanan bir hükümdardır. Yemliha, başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir.
Bazıları, Hazret-i Ali'nin, Ashab-ı Kehf’e gittiğini ve Ashab-ı Kehf'in uykudan uyanıp onu gördüklerini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca Hazret-i Muhammed’e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) iman ettiklerini bildirip ve O'na selâm gönderip dua istedikleri de anlatılmaktadır. Bunların dışında bazıları Ashab-ı Kehf'in, Hazret-i Mehdi geldiğinde tekrar uyanıp O'na katılacağını ileri sürmüşlerdir. En doğrusunu Rabbimiz Allahû Azimüşşân bilir.
Hristiyanlık'ta Yedi Uyurlar
Bu efsane Hristiyanlık'ta "yeniden dirilme" inancının kanıtı olarak gösterilmektedir.
Efsane'ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral'ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyalık'la suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.
Uzun yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar'la karşılaşır. Şehir'de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.
Bunlar Hristiyanlıkta Malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir.
Efsanenin bu kısmı ise Kur'an'daki Kehf Suresi'nde (18. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün'deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru "Haderanius" (Hadrian)'a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Hazret-i Nuh'un, Hazret-i Musa'nun, Hazret-i İbrahim'in ve Hazret-i İsa'nın Tanrı'sının tapılmaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.
Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kafir'in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.
300 yıl kadar sonra uyandıklarında, Maximillian'ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian'ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalar da daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.
Mağara
Ashab-ı Kehf mağarası, Efes - Selçuk.
Ashab-ı Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin 4 tanesi Türkiye'dedir: Afşin, Selçuk - Efes, Lice ve Tarsus. Hıristiyanlar tarafından kabul edilen mağara Selçuk ilçesindeki Efes antik şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır. Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Türkiye'de mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Yedi Uyurlar mağarasının Afşin ilçesinde olduğunu kanıtlamak için "Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği" bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlatmış ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlatmıştır. Tarsus da Bencilüs veya Encilüs denilen dağda Tarsus'a iki saat uzaklıktaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Ashâb-ı Kehf mağarası olarak göstermektedir.
Ashab-ı Kehf, Diyarbakır'da da bir mekâna isim olmuştur. Kur'an'da mağara ile ilgili Kehf Suresi'nin 17. ayetinde "(Resûlüm! Orada bulunsaydın), güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mucizelerindendir; Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın." şeklinde yapılan tasvire göre yön tespitinin de uyduğu Lice'deki mağara diğer kitaplarda da tasvir edilene en çok benzeyen mağaradır.
Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde çıkıntı olan bu yer içeriye doğru girintili bir mağaradır ki tanıma en çok uyan mağaradır. 12. yüzyıl civarlarında Artuklu hükümdarı Melik Adil burayı restore ettirip bir kitabe yaptırmıştır. Ünlü tarihçi Abdulrezzak Semerkandi'nin 527 yıl önceki bir eserinde şöyle bir ifade geçmektedir; "(Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı)". Buna karşın Ashab-ı Kehf tartışmalarında Lice Deyr-i Rakiym (Duru Köy) adının fazla yer almaması eleştiri konusu olmaktadır.
Ashâb-ı Kehf duası :
“Allâhümme innî es'elüke bi İslâmi Yemlîhâ ve rağbetihî
ve bi imani Mekselînâ ve kurbetihî
ve bi tevhıydi Mernûş ve hıdmetihî
ve bi ma'rifeti Debernûş ve uzletihî
ve bi şehâdeti Şâzenûş ve rivâyetihî
ve bi ihlâsı Mislînâ ve muvâfakatihî
ve bi iştiyâki Kefeştatayyûş ve ı'tikadihî
ve bi vefâi Kıtmîr ve himayetihî en takdıye hâcetî yâ Kaadıye’l-hâcâti ve yâ mücîbe’d-deavât. Ve sallellâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmeıyn.”
Ashâb-ı Kehf'in isimlerinin havâssı hususunda âlimler şunları söylemişlerdir (İmam Nisâbûrû "Rahmetullahi Aleyh" bunlardandır) :
- Rızkın celbini isteyenler Ashâb-ı Kehf'in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır. (Tabii usûlüne uygun ve hürmete halel gelmeyecek şekilde şekilde olmalıdır. Yoksa bu taşımaktan fayda yerine zarar görebilir.)
- Ziraatın verimli olması için kağıda yazıp bir dal ucuna takarak tarlaya gömülür.
- Yüksek bir makam-mevki talep eden kimse, yine Ashâb-ı Kehf'in isimlerini üzerinde taşımalı ve (aşağıda yazılı olan) Ashâb-ı Kehf duasına devam etmelidir.
- Bu duayı okuyup isimlerini üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur.
- Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıp sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yatağına asılırsa bi iznillah sükûnet bulurlar.
- Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar.
- Suhulet-i haml için Ashab-ı Kehf'in isimleri yazılıp, doğum anında anne adayının üzerinde bulundurulursa, bi-inayetillâhi teâlâ doğum kolaylaşır. Sırasiyle isimleri: “Yemlîhâ, Mekselînâ, Mislînâ, Mernûş, Debernûş, Şâzenûş, Kefeştatayyûş, Kıtmîr'dir.
- Ümmü Sıbyan (çocuklara bir çeşit cinlerin musallat olması) hastalığı olanlar yanlarında taşımalıdırlar.
- Ayrıca bu isimler temiz bir suya okunup şifa için içilebilir.
- Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez, yangından emin olur. [Fevaid-i Osmaniyye]
Ashâb-ı Kehf’in adı bereket duası olan “Karınca duası” içinde de zikredilmektedir. Karınca duası çok müşterinin gelmesi için dükkanlara ve iş yerlerine asılmaktadır. Nitekim Kayseri Bedesteni’nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıdır. Ashâb-ı Kehf’in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan kurtulma ve bazı dileklerin gerçekleşmesi veya sadece sevap kazanmak amacıyla Allah rızası için Ramazan ayında çokça ziyaret edilmektedir. Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek Ashâb-ı Kehf’e olan saygısını ve sevgisini göstermektedir.
Cenâb-ı Allah, Ashâb-ı Kehf Efendilerimiz'den razı olsun ve makâmlarını yüceltsin, alî eylesin. Bizleri de şehitlik ve şehidelik makâmıyla müjdelesin. Bu mübarek Ashâb-ı Kehf Efendilerimiz'in himmet, bereket ve şefaatlerine nâil eylesin bizleri... Amin.
Yorum Gönder