İlmi ve fazîletiyle insanları hak yola dâvet eden Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî Hazretleri, aynı zamanda dîni, vatanı ve milleti için savaşarak büyük kahramanlıklar gösterdi. Birinci Dünyâ Savaşında talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı kahramanca savaştı. Kardeşleri Muhammed Saîd ve Muhammed Eşref ile birçok sofisi/müridi şehîd oldular.
Kardeşinin şehitlik haberini getirene “Kurşun neresinden gelmiş?” şeklinde sorusuna, “Göğsünden.” diye cevap alınca, “Elhamdülillah kaçarken değil, hucüm ederken şehit olmuş.” diyecek kadar hassas bir zât idi.. Din ve vatan uğruna yaptığı hizmetlerinden dolayı zamânın bütün âlimleri ve devlet adamlarının hürmet ve sevgilerine mazhâr oldu.
Birinci Dünyâ Harbine katılarak büyük kahramanlıklar gösteren Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri, koluna isâbet eden bir mermi sebebiyle felç oldu. Felcin bütün vücûda yayılmaması için Bitlis Askerî Hastânesinde sağ kolu kesildi. Fakat Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri bu ameliyatın arkasından ağır bir hastalığa tutuldu. Talebeleri ve sevenleri o vefât edecek diye üzülüyorlardı. Bâzan kendinden geçiyor, bâzan da ayılıyordu. Bu hal üzereyken bir gün şöyle buyurdu:
“Rüyâmda yanıma kalabalık bir velî grubunun geldiğini gördüm. Gavsü’l-a’zam Arvâsî, Abdurrahmân Tâgî ve Şeyh Fethullah Verkânisî de aralarındaydı. Dünyâda mı kalacağım yoksa âhirete mi intikâl edeceğim husûsunda aralarında uzun müzâkereler yaptılar. Şeyh Fethullah Verkânisî dünyâda kalmamın daha hayırlı ve insanların hidâyete kavuşmalarına vesîle olacağımı belirterek sekiz yıl daha yaşamamı teklif etti. Hazır bulunan büyüklerimiz de bu teklifi uygun görerek dağıldılar.”
Allahû Tealâ'ya zor yoktur, şeytana dahi nice özellikler veren Yüce Rabbim sevdiği kullarına neler vermez ki.. Nitekim Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri bu rüyânın dokuzuncu yılı başlarında vefât etti.
Kardeşinin şehitlik haberini getirene “Kurşun neresinden gelmiş?” şeklinde sorusuna, “Göğsünden.” diye cevap alınca, “Elhamdülillah kaçarken değil, hucüm ederken şehit olmuş.” diyecek kadar hassas bir zât idi.. Din ve vatan uğruna yaptığı hizmetlerinden dolayı zamânın bütün âlimleri ve devlet adamlarının hürmet ve sevgilerine mazhâr oldu.
Birinci Dünyâ Harbine katılarak büyük kahramanlıklar gösteren Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri, koluna isâbet eden bir mermi sebebiyle felç oldu. Felcin bütün vücûda yayılmaması için Bitlis Askerî Hastânesinde sağ kolu kesildi. Fakat Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri bu ameliyatın arkasından ağır bir hastalığa tutuldu. Talebeleri ve sevenleri o vefât edecek diye üzülüyorlardı. Bâzan kendinden geçiyor, bâzan da ayılıyordu. Bu hal üzereyken bir gün şöyle buyurdu:
“Rüyâmda yanıma kalabalık bir velî grubunun geldiğini gördüm. Gavsü’l-a’zam Arvâsî, Abdurrahmân Tâgî ve Şeyh Fethullah Verkânisî de aralarındaydı. Dünyâda mı kalacağım yoksa âhirete mi intikâl edeceğim husûsunda aralarında uzun müzâkereler yaptılar. Şeyh Fethullah Verkânisî dünyâda kalmamın daha hayırlı ve insanların hidâyete kavuşmalarına vesîle olacağımı belirterek sekiz yıl daha yaşamamı teklif etti. Hazır bulunan büyüklerimiz de bu teklifi uygun görerek dağıldılar.”
Allahû Tealâ'ya zor yoktur, şeytana dahi nice özellikler veren Yüce Rabbim sevdiği kullarına neler vermez ki.. Nitekim Muhammed Ziyâeddîn Nurşînî hazretleri bu rüyânın dokuzuncu yılı başlarında vefât etti.
Yorum Gönder