GuidePedia

0

Gavs-ı Sânî Seyyid Abdûlbâki El-Hüseynî Hazretleri buyurmuşlar ki;

Biz Ümmet-i Muhammed’in imanını kurtarmak için elimizden geleni yapıyoruz. İnsana en lazım olan şey imandır. En mühim olan husus imandır ve insanın en mühim meselesi de sekeratta imanla gidebilmesidir. İnsan imanla gittikten sonra ahirette işi kolaydır. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın yüz merhameti vardır. Dünyaya bir rahmetini, ahirete doksan dokuzunu saklamıştır. Bu dünyadaki rahmetini tüm kullarına vermiştir. Mümin, fasık, kafir hatta onu inkar edene de vermiş ama doksan dokuz rahmetini mümin kullarına saklamıştır.

İnsan mümin olarak imanla göçerse orada işi kolaydır. Takva imanı korur âmeli sâlih de onu kuvvetlendirir.

Sekerat zordur. Ölüm anında tülbent nasıl dikenler üzerinden alınmak istendiğinde nasıl onu gerer onu parçalarsa aynen öyle de ruh vücuttan çıkarken insana ızdırap verir acı çeker, sıkıntı duyar. Bu da yetmiyormuş gibi şeytan son nefeste o insana musallat olur. En sevdiğinin kılığında gelir. Vefat etmiş olan yakınlarından birinin suretiyle gelerek telkinde bulunur. Der ki;

-“Bak seni nasıl sevdiğimi biliyorsun .Ben senden önce gittim orada gördüm. Orada geçerli din yahudilik dinidir. Gel sen o dine geç perişan olma.” diyerek onu kandırmaya çalışır. İkna edemezse hıristiyanlığı teklif eder. Eğer yinede kandıramazsa elinde bir bardak su ile sekerattaki o acı çeken insana o suyu gösterir. O insan şeytandan “bana su ver” diye talep ettiğinde “veririm ama başınla bana bir secde et” diye onu imansız götürmeye çalışır.

Neûzibillâh, bu sıkıntı ve şeytanın musallat olduğu esnada insan kalbinde iman hakikatleri ile ilgili bir nebze şüpheye düşse, tereddüte düşse, inkara düşse bu hal üzere ölürse imansız gider. Bütün hayatı boşa gider.

Bu Tasavvuf, bu Sâdât-ı Kirâm'ın en büyük faydası son nefestedir.
Sâdât-ı Kirâm'ın ervahı Cenâb-ı Hakk'ın izniyle sekerat halindeki mevtanın başına gelir. Sâdât’ın ervahı gelince şeytan orayı terkeder kaçar ve insan iman üzere ölür. Cenâbı Hakk'ın huzuruna varır. Kim o Sâdât'ın elini tutarsa, sekiz şartı yaparsa, ilahi noterde bu zâtlara vekâlet vermiş oluyor. İlâhi noter de o Sâdât'a vekâletname veriyor. Son nefeste ölürken imanla ölme vekâletnamesi, şeytana karşı yardım vekâletnamesi, kabirde sual melekleri gelince yardım vekâletnamesi, mahşerde şefâat vekâletnemesi, sırattan geçerken yardım vekâletnamesi…

O vekâletnameyle o zât gelir, şeytan kaçar. Melekler “Neden geldin?” dediklerinde de Allahû Teâlâ;

-“Onun vekâleti var, ben kabul ettim, ona karışmayın” der.

O şekilde gerek son nefeste, gerek kabirde, gerek mahşerde, gerek sıratta o vekâletnameyle gelirler. Ümmet-i Muhammed’e yardım ederler.

-“Bunlar bir sürüdür. Bu sürünün sahibi Peygamberimiz'dir (Sallâllahû Aleyhi Ve Sellem). Biz de acizane bu sürünün çobanıyız. Hiçbirinin zayi olmaması için elimizden geleni yapıyoruz. Yorulursa sırtımızda taşırız, hasta olursa ilaç verir iyileştiririz. İllâ ölecekse mundar gitmesin diye keseriz. Çok şükür bu posta oturduğumuzdan beri kimseyi kurda kaptırmadık, imansız göndermedik.”

Cenâb-ı Allah, bizleri son nefeslerimizde bu büyük Allah Dostları'nın refakatlerinde kâmil imân ile şehâdetler getirerek, ölümün acısını, ölümün sıkıntısını, sekeratın acısını, sekeratın sıkıntısını hissetmeden yanına alsın ve bizlere yüce makâmlar ihsân eylesin. Amin.

Yorum Gönder

 
Top