Ümmü Hânî Hazretleri'nin
Mübarek Hayatlarından Kesitler...
Mübarek Hayatlarından Kesitler...
Ümmü Hânî (Radıyallahû Anhâ) Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in amca kızı... Hz. Ali'nin (Keremallahû Vechehû) kızkardeşi...
İsmi
Mevlid-i Nebevî’nin Mirâc
bölmününde devamlı yâd olunan bir bahtiyar... Hânesi, mîrac ışığıyla
aydınlanma
şerefine eren bir hanımefendi...
O
Mekke’de doğup büyüdü. Babası Ebû
Tâlib, annesi Fâtıma binti Esed’dir. Hz. Ali, Âkil ve Ca’fer (r.anhûm)
ile anne
baba bir öz kardeşdir. Asıl adı Fâhite olup oğlu Hânî’den dolayı Ümmü
Hâni
künyesiyle meşhur olmuştur.
Ümmü Hânî, mert, cesûr ve dürüst ahlâklı bir hanımdı. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz sekiz yaşından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde kaldığı için onu iyi tanırdı. Özkardeşi gibi severdi. O da İki Cihan Güneşi Efendimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) çok hürmet ederdi. Onu müşriklere karşı gizli gizli korumağa çalışırdı. Kendisi İslâm’a gelememişti. Zira kocası müşriklerdendi. Buna rağmen Sevgili Peygamberimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) kol-kanat gererdi. Onu arkadan da olsa korumağa çalışırdı. Onun bu samimi gayreti şu hadisede açıkça görülmektedir.
Ümmü Hânî, mert, cesûr ve dürüst ahlâklı bir hanımdı. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz sekiz yaşından sonra amcası Ebû Tâlib’in evinde kaldığı için onu iyi tanırdı. Özkardeşi gibi severdi. O da İki Cihan Güneşi Efendimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) çok hürmet ederdi. Onu müşriklere karşı gizli gizli korumağa çalışırdı. Kendisi İslâm’a gelememişti. Zira kocası müşriklerdendi. Buna rağmen Sevgili Peygamberimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) kol-kanat gererdi. Onu arkadan da olsa korumağa çalışırdı. Onun bu samimi gayreti şu hadisede açıkça görülmektedir.
İki
Cihan Güneşi Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Tâif dönüşü
Ebû Tâlib mahallesinde oturan Ümmü Hânî’nin evine gelmişti. “Kimdir o?”
diye
içerden sorulunca Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem): “Amcan oğlu Muhammedim. Kabul edersen,
misâfir
geldim.” buyurdu.
Ümmü
Hâni: “Senin gibi doğru sözlü,
emin, şerefli misâfire can fedâ” deyip içeri aldı. Yalnız önceden
bildirseydiniz bir şeyler hazırlardım dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem):
“Yiyecek
içecek hiçbir şey istemem. Yalnız bir yer göster kâfi.” buyurdu.
Araplar
için kapısına gelen misafire
ikram etmek, onu korumak büyük bir şerefti. Gelen misâfirin de Mekke’de
düşmanı
çoktu. Bu sebebten Allah Resûlü Muhammed’e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) bir zarar gelmemesi
için Ümmü
Hâni o gece babasının kılıcını alıp dışarı çıktı. Sabaha kadar evin
etrafında
dolaştı.
O
gün Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)’ın gönlü çok
incinmişti! Yalnız odaya çekildi ve secdelerde gözyaşı dökerek sabaha
kadar
Rabbisine yalvardı. Halkının imana gelmesi için dua etmeye başladı. Çok
yorgun
olduğu için hasır üzerine uzanıp kendinden geçmişti. Birazcık uykuya
dalmıştı.
İşte o anda, gönül kırgın, beden yorgun bir vaziyette iken Rabbisinden
davet
geldi. Cebrâil aleyhisselâma; “Git Habîbimi getir!” emri
verildi.
Cenneti, Cehennemi göster. Ona eziyet edenlerin gideceği yeri,
onu
incitenlerin çekeceği azâbı gözleriyle görsün denildi.
Yüceler
yücesi Rabbimiz Fahr-i Kâinat (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'i tesellî ve teyid etmek üzere Cânib-i İzzetine ve
dergâh-ı
ulûhiyyetine urûc eyledi. Mirâc’a çıkarttı. Bütün saltanatını, arşını,
ferşini,
kürsîsini, levhini, kalemini ve sonsuzluk âleminde Cemâlini ona
seyrettirerek
kalbine sekînet verdi. Allah Teâlâ’nın sonsuz gücünün kendisiyle
beraber
olduğunu gösterdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz’e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) yeni bir güç
geldi.
Tevhid mücâdelesinde azmi bileylendi. Ümmetine beş vakit namaz
hediyesiyle Mirac’dan döndü ve Ümmü Hânî’nin evine geldi. Başından
geçenleri,
gördüklerini amca kızına tek tek anlattı.
Ümmü
Hânî bunları dışarda anlatmamasını
istedi. Fakat Fahr-i Kâinat (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz halka anlatacağını söyledi
ve
dışarı çıktı. Peşinden Ümmü Hânî, Habeşistan’lı hizmetçisini gönderdi.
Onun
halka ne söylediğini, halkın da ona ne dediklerini dinle (de bana haber
ver),
dedi. Maksadı Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)'in incinmesini önlemek düşmanlarına
karşı
tedbir almaktı.
O
henüz İslâm’la şereflenememişti.
Fakat Allah rasûlûne karşı böylesine büyük saygı beslemekteydi. Onu
gıyâbî
koruma gayreti içerisindeydi.
O
Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden
Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti. Ondan Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında
dört
çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı bir İslâm düşmanı idi. İslâm’ın
nurundan hep
kaçtı. Müşriklerin safında savaştı. Mekke Fethi günü çöllere düştü ve
Necran
taraflarına giderek izini kaybettirdi.
Ümmü
Hânî’nin İslâm’la şereflenişi
Mekke Fethi günü oldu. O kocasının firârını fırsat bildi ve Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet getirdi. Gönlünü İslâm’ın
nûrû ile
doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi dolu gönlünü İslâm’ın
nurlu
ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'e tam teslim olmuştu.
Hayatının
geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir İslâm hanımefendisi olarak
geçirdi.
Ümmü
Hânî (r.anhâ) kendini ibadete
vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç tutardı. Nâfile oruç tutmayı çok
severdi.
İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok iltifatlarda bulunur ve fırsat
buldukça
ziyaret ederdi. Birgün Ümmü Hânî (r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti.
Efendimiz
ziyaretine geldi. O da bir kâse bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)
içtikten sonra artanını ona uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni
(r.anhâ)
derhal kâseyi aldı ve içti. Efendimiz'e (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) olan sevgi ve hürmetini bu
şekilde
gösterdi.
O,
Efendimizin kendisine yaptığı
iltifatlar konusunda şunları söyler: “Mekke’nin fethi günü, evimi
şereflendiren
Hz. Peygamber (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) bana: “Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye
sordu. Ben
de: “Hayır ya Rasûlallah sâdece kuru ekmek ile sirke var.” dedim.
“Getir
onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü Hâni! Sirke ne iyi katıktır. Sirke
bulunan
ev, katık sıkıntısı çekmez!” buyurarak iltifatta bulundu.
Ümmü
Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)
Efendimiz'den az miktarda hadis de rivayet etmiştir. Naklettiği
hadislerin bir
tanesi şudur:
Ümmü
Hâni (Fahite Binti Ebû Talib)
radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin Fethi günü) Nebi sallahu aleyhi
vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) yıkanıyor, Fâtıma da onu
insanların
gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.) Peygamberimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem): “Kim
o?” dedi.
Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap verdim. Müslim’in rivayetinde bu
hadisin
devamında;
Ümmü
Hânî gelip kendisine selam
verdiğinde Efendimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem): “Bu kadın kimdir?” diye sormuş, o da:
“Ben Ebû
Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince sevgili Peygamberimiz
“Hoş
geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını tamamladı, rivâyeti
geçmektedir.
(Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465)
Ümmü
Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî
menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi anılan bir bahtiyar hanım
sahâbidir. Süleyman Çelebi Hazretleri Mîrac bölümünde onun ismini şöyle
zikreder:
“Tarfütü’l-ayn
içre ol Fahr-i Cihan
Ümmü
Hânî evine
geldi heman
Her
ne vâkî oldu
ise serteser
Cümlesin
ashâbına verdi haber
Dediler
ey kıble-i
İslâm’ı dîn
Kutlu
olsu sana
Mîrâc’ı güzîn
Biz
kamumuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz
içinde rûşen mâhsın
Ümmetin
olduğumuz devlet yeter.
Hizmetin
kıldığımız izzet yeter.”
Ümmü
Hânî (r.anhâ) kardeşi Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede
vefat
etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine mazhar buyursun. Amin. nrasûlûne karşı
böylesine
büyük saygı beslemekteydi. Onu gıyâbî koruma gayreti içerisindeydi.
O
Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmişti.
Ondan
Amr, Hânî, Yusûf ve Ca’de adında dört çocuğu oldu. Kocası Hübeyre azılı
bir
İslâm düşmanı idi. İslâm’ın nurundan hep kaçtı. Müşriklerin safında
savaştı.
Mekke Fethi günü çöllere düştü ve Necran taraflarına giderek izini
kaybettirdi.
Ümmü
Hânî’nin İslâm’la şereflenişi Mekke Fethi günü oldu. O kocasının
firârını
fırsat bildi ve Resûlullah (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)’in huzûruna gelerek kelime-i şehâdet
getirdi.
Gönlünü İslâm’ın nûrû ile doldurdu. Sahâbelik şerefine nâil oldu. Sevgi
dolu
gönlünü İslâm’ın nurlu ufuklarına açtı. Fahr-i Kâinat (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'e
tam
teslim olmuştu. Hayatının geri kalan kısmını itaatkâr, muhabbetli bir
İslâm
hanımefendisi olarak geçirdi.
Ümmü
Hânî (r.anhâ) kendini ibadete vermişti. Çokça namaz kılar ve oruç
tutardı.
Nâfile oruç tutmayı çok severdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona çok
iltifatlarda bulunur ve fırsat buldukça ziyaret ederdi. Birgün Ümmü
Hânî
(r.anhâ) nafile oruca niyet etmişti. Efendimiz ziyaretine geldi. O da
bir kâse
bal şerbeti ikram etti. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) içtikten sonra artanını
ona
uzattı. Oruçlu olmasına rağmen Ümmü Hâni (r.anhâ) derhal kâseyi aldı ve
içti.
Efendimize olan sevgi ve hürmetini bu şekilde gösterdi.
O,
Efendimiz'in (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) kendisine yaptığı iltifatlar konusunda şunları söyler:
“Mekke’nin
fethi günü, evimi şereflendiren Hz. Peygamber (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) bana: “Yiyecek
bir
şeyiniz var mı?” diye sordu. Ben de: “Hayır ya Resûlallah sâdece
kuru ekmek
ile sirke var.” dedim.
“Getir onu!” buyurdu ve: “Ey Ümmü
Hâni! Sirke
ne iyi katıktır. Sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez!” buyurarak
iltifatta bulundu.
Ümmü
Hânî (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'den az miktarda hadis de
rivayet
etmiştir. Naklettiği hadislerin bir tanesi şudur:
Ümmü
Hâni (Fâhite bint-i Ebû Talib) radıyallahu anhâ şöyle dedi: (Mekke’nin
Fethi
günü) Nebi sallahu aleyhi vesellem’e gelmiştim. Resûl-i Ekrem (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem)
yıkanıyor,
Fâtıma da onu insanların gözünden perdeliyordu. (Ben selâmımı verdim.)
Peygamberimiz (Sallâllahû Aleyhi ve Sellem):
“Kim o?” dedi. Ben: “Ümmü Hânî’yim”, diye cevap
verdim.
Müslim’in rivayetinde bu hadisin devamında;
Ümmü
Hânî gelip kendisine selam verdiğinde Efendimiz: “Bu kadın kimdir?”
diye
sormuş, o da: “Ben Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’yim” diye cevap verince
sevgili
Peygamberimiz “Hoş geldin Ümmü Hânî” dedi ve yıkanmasını
tamamladı,
rivâyeti geçmektedir. (Riyazüssalihîn Terceme ve şerhi, c.4, s.444, 465)
Ümmü
Hânî (r.anhâ) mevlid-i nebî menkıbelerinin Mîrâc bölümünde devamlı ismi
anılan
bir bahtiyar hanım sahâbidir. Süleyman Çelebi hazretleri Mîrac
bölümünde onun
ismini şöyle zikreder:
“Tarfütü’l-ayn
içre ol Fahr-i Cihan
Ümmü
Hânî evine geldi heman
Her ne
vâkî oldu ise serteser
Cümlesin
ashâbına verdi haber
Dediler
ey kıble-i İslâm’ı dîn
Kutlu
olsu sana Mîrâc’ı güzîn
Biz
kamumuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz
içinde rûşen mâhsın
Ümmetin
olduğumuz devlet yeter.
Hizmetin
kıldığımız izzet yeter.”
Ümmü
Hânî (r.anhâ) kardeşi
Hz. Ali (r.a.)’dan sonra 40 h. / 661 m. senede vefat etti. Cenâb-ı Allah, Ümmü Hânî Hazretleri'nden ve diğer tüm Hanım Sahâbe Annelerimiz'den razı olsun. Bizleri de şehitlik ve şehidelik mertebesiyle müjdelesin. Bu mübarek Hanım Sahâbe Annelerimiz'in şefaâtlerine nâil eylesin bizleri... Amin.Mustafa Eriş
Altınoluk Dergisi
Yorum Gönder